cevabım evet; şöyle uzatayım gece vakti uykum kaçmış:
galiba daha önce yazılmamış, ırkçılık dediğimiz şeyin, ve aynı zamanda cinsiyetçilik, homofobi, islamofobi vs. gibi benzer durumların hepsinin dayandığı yer "özcü" (essentialist) yaklaşım denen şeydir. yani bir şeyin, bir kişinin ya da bir grubun belli bir kimliğinden dolayı özünde -ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak- bazı karakterlere sahip olduğu düşüncesi. içinde yaşadığımız toplumlar da bizi pek çok "özcü" sınıflandırmalarla donatıyorlar. genel olarak bugünün -özellikle batılı- sosyal biliminde ve hukukunda bu yaklaşım reddedilir ve mücadele edilmesi gereken bir şey olarak görülür; bunun yerine "constructivist" (inşacı?) yaklaşım benimsenir. yani örneğin bir insan "kadın olarak doğmaz ama süreç içinde kadın olur" ya da kimse "kürt olarak doğmaz sonradan kürt olur" vesaire. buradaki vurgu; toplumsal yapının, kültürün, politik yapının onun bunun insanları zaman içerisinde ciddi bi şekilde etkilediği noktasında. ya da belli fiziksel özelliklerin, ırkın, etnisitenin filan hiç bir şekilde belirleyici özellikler olmadığına vurgu. zaten ırk, etnisite filan bilimsel olarak çok problemli kavramlar.
bu üstteki yazdıklarım elbette hiç kimse arasında bir fark olmadığı anlamına gelmiyor. sadece bu farklılıkları nasıl yorumlamamız gerektiğine dair şeyler. bu kategorilerin hepsini tarihsel, kültürel, politik-ekonomik süreçlerin sonucu olarak görmemiz gerekiyor. bu biraz zahmetli bir iş, ama ırkçılık çok kolay.
her neyse, toparlayamıyorum diyeceklerimi, o yüzden durum üzerinden gideyim: senin yaşadığına benzer şeyleri ben de yaşadım ankarada çocukluğumda; doğantepede büyüdüm çinçinde lise okudum. buraları bilenler bilir bunlar kürt mahalleleri değiller. ama çok benzer durumların yaşandığı yerler. ayrıca bu sadece ankaraya ya da adanaya özgü bir durum değil dünyanın neredeyse tüm büyükşehirlerinde, özellikle dengesiz büyümüş sosyoekonomik uçurumu derin üçüncü dünya metropollerinde yaşanan bir şey. demek ki küçükken senin topunu kesenler kürt oldukları için değil, bambaşka süreçlerin parçası olarak orada o kültürün içinde yetiştikleri için bunu yapıyorlar. ve böyle semtler de genel olarak o toplumun en marjinalize edilmiş kesimlerinin yaşadığı yerler (yine küresel bir bakışla bakınca; göçmenler, azınlıklar, çingeneler, işçiler) ve genel kanı bunda (yani, şiddetle kendini ifade etmede) sistem ve toplum tarafından dışlanmışlığın büyük bir rol oynadığı. türkiye özelinde de kürtler bu konuda başı çekiyor, bunun nedeni de 60-70'lerin kırdan kente göç dalgasının ötesinde, 90'larda yüzbinlerce Kürdün zorunlu olarak batıya göç etmesi ve buralarda şehrin en düşük sosyoekonomik seviyeli semtlerine yerleşmeleri olmasın?
senin yaptığın şeyin (yani -benim yorumuma göre- ırkçılığın) birinci zararı işte bu yukarıdaki durum. yani biz sistemin bokluklarını, çarpıklıklarını, bazı grupları marjinalize etmesini göremeyip, bunu onların bir kimliğine (bizim durumumuzda "kürtlüğe") atfedip işin içinden çıkıyoruz. ikinci zarar; ırkçılık insanları bu kategorilere hapsediyor ve bu kategorileri her an her saniye yeniden üretiyor. en başta anlattığım "toplumsal/kültürel olarak inşa edilme" meselesini hatırlarsak, biz sürekli bir "kötü kürt" kimliğini/algısını yeniden üretiyoruz ve sürekli bu kategoriye göre insanları değerlendiriyoruz. bu ikisinin bileşkesi olarak da üçüncü zarar ortaya çıkıyor: toplumun genelinde "kürt" kimliği sadece bir etnisitenin ifadesi olmanın çok ötesinde bir yığın negatif özelliğin atfedildiği ve artık bizden bağımsız bir "şey" olarak ortaya çıkıyor. yani bu toptancı/genellemeci algı herkesin zihnine yerleşiyor ve hepimiz adaletsiz davranmaya başlıyoruz artık. bugün batı anadoluda pek çok ev sahibine memleketini söylediğinde sana ev vermemesi gibi, nasıl bir insan olduğuna hiç bakmadan. veya avrupaya gittiğinde türk kimliğinin, amerikada müslüman kimliğinin, pekçok yerde önüne engel olması gibi. veya geçen okumuştum, bugün abd'de hakimler, benzer suçu işleyen siyah erkeklere beyaz erkeklere oranla yüzde 20 daha fazla ceza veriyorlarmış istatistiksel olarak. yani beyaz-siyah ayrımı hukuki olarak biteli onyıllar olmuş, bu pis algı hala devam ediyor.
yani çok uzun oldu galiba, özetle bu algı boktan bi algı, çok sinsi ve zihnimizi ve vicdanımızı kilitleyen bir şey. vanda deprem olunca sevinenler oldu bu memlekette. bu yüzden sürekli buna karşı mücadele etmek gerek. senin bu gayretini de takdir ettiğimi belirteyim. "kürtleri sevmemek" gibi bir hakkın vardır tabii de, işte onu öyle yaptığın zaman ırkçılık oluyor, ve üstte bir kısmını saydığım nedenlerde dolayı sakıncalı bir bakış açısı. şöyle denebilir: bazı kürtlerin içinde yaşadığı ve benimsediği kültür şiddet/haksızlık vs. üretiyor olabilir. ama buna da 3 şey derim: (1) sadece kürtler değil genel olarak anadolu kültüründe bir ton sıkıntı var; bağnazlık, cahillik, şiddet, farklılıklara tahammülsüzlük falan filan. bi futbol tribününde pekçoğu gözlemlenebilir. (2) bunların kaynağı "kürt" olmak denemez, üstte saydığım pekçok sistemsel/kültürel faktörü görmemiz lazım. (3) bu büyük ağırlığı herhangi bir -iyi ya da kötü- kürt bireyin üzerine yüklemek çok büyük bir haksızlık ve zulüm.
bu arada şu tezde galiba senin büyüdüğün mahallenin gençleri anlatılıyor. mahallenin ismi değiştirilerek verilmiş gençlerin kimlikleri ifşa olmasın diye. bi de ingilizce. ilgini çekebilir.
research.sabanciuniv.edu